Yunanistan’ın ünlü tenoru Mario Frangoulis’in 21’inci albümü çıktı

Kayıtları Atina’daki Akropolis’te gerçekleştirilen albümde Mario Frangoulis’e Big Band Orchestra eşlik etti.

Öznur Oğraş Çolak

“Bu, kariyerimin en önemli rüya gibi albümlerinden biri oldu. Çocukluğumdan beri ‘ New York New York’, ‘So in Love’, ‘Blue Skies’ gibi harika şarkıları kaydetmeyi hayal ettim” diyen Yunan tenor Mario Frangoulis, ülkemizde de satışa sunulan albümü ‘Blue Skies, An American Song Book’u çıkardı.

Kayıtları Atina’daki Akropolis’te gerçekleştirilen albümde Mario Frangoulis’e Big Band Orchestra eşlik ederken ABD’li caz sanatçısı Tammy McCann konuk olarak yer aldı.

Frangoulis ile yeni albümünü konuştuk. 

- Yeni albüm Blue Skies An American Song Book fikri nasıl ortaya çıktı?

Amerika genelinde bu şarkılar artık bir geleneğe dönüşmüş durumda. Kutsal bir metin gibi değer görüyor. Bir nevi onların müzik İncili gibi. Ama Bernstein ya da Gershwin bilmek için illa Amerikalı olmaya gerek yok.

Rodgers& Hammerstein, Bernstein, Sondheim, Gershwin ve Cole Porter gibi en önemli yazarların kayıtlarından oluşan bir antoloji seslendirmek ve müzik tarihinin bir parçası olmak harika bir fırsattı benim için.

- Albümde hayranlarınızı ne gibi süprizler bekliyor?

Bu albümde dinleyicilerimin çok farklı bir Mario duyacağına inanıyorum. Büyük bir tutku, sevgi ve mutlulukla yaptığımız bu albümün çok başarılı olacağına, çok sevileceğine inanıyorum. Hem kendim hem de Big Band orkestrası için geçerli bu söylediklerim.

Mario Frangoulis & Tammy McCann

Yine hayranlarımın inanılmaz bir caz şarkıcısı, çok sağlam bir tekniğe sahip olan soprano Tammy McCann’i de çok seveceğine inanıyorum. Herod Atticus Amfi Tiyatrosu’nda sesi ve varlığıyla bana destek verdiği için tekrar teşekkürlerimi bu vesile ile sunarım.

- Albümdeki şarkılardan en çok hangisi sizi etkiledi?

Bu harika şarkıların çoğunu ilk kez söylüyorum. Düzenlemesi ve tekrar hayata döndürmesi çok karmaşık olan ‘If you go away’ ve ‘I ‘ve got you under my skin’ şarkılarına inanılmaz şaşırdım. Ayrıca Frank Sinatra’nın hit şarkısı ‘Strangers in the night’ın ‘ sesime ne kadar uyduğuna ve ilk kez Nina Simone’den dinlediğim ‘My baby just cares for me’ adlı parçaya da aynı şekilde şaşırdım. Albümün tamamı çok güzel. Ayrıca bu benim 21.albümün deği aynı zamanda canlı olarak kaydedilmiş bir dvd olarak da piyasalarda.

- Motivasyonunuzu neler artırır? Pandemi üretim sürecini nasıl etkiledi?

Çalışmak motivasyonumu artıran en önemli şey. İnanın çalışmaktan, hayaller kurmaktan, yeni projeler üretmekten asla vazgeçemem.

Özellikle bu pandemi döneminde ne kadar çok projeyi bir araya getirdiğimi şu an fark ediyorum. Bu da bende büyük bir rahatlama yarattı.

Pandemi dönemi benim için aslında ailemle, arkadaşlarımla ilişkilerimi düzenlemek, çalışmak, yeniden yaratmak ve yepyeni harika projeler üretmek oldu. Bunlara zaman ayırmak için zamanlama olarak biçilmiş kaftan oldu.

- Türkiye’de yakın zamanda planladığınız bir konser var mı?

Ne yazık ki pandeminin sona ermesi tahmin ettiğimiz gibi çok yakın zamanda olmayacak gibi duruyor. Ama Türkiye’de çok büyük bir orkestra ile yeni projeler yapmak harika olurdu. Hatta bu yeni albümü ülkenizdeki fanlarıma, sevenlerime dinletmeyi çok isterim!

‘ZÜLFÜ LİVANELİ’Yİ TAKİP EDİYORUM’

- Türkiye’ye ait unutamadığınız bir anınız var mı? Ve takip ettiğiniz Türkiyeli sanatçı kim?

Türkiye’ye ait her zaman aklımda ve kalbimde sonsuza kadar kalacak çok güzel anılarım oldu. İstanbul’a ilk kez Yunan ve Türk müzisyenlerin olduğu bir konser için gelmiştim. 5.000 kişilik olan konser biletleri çok kısa zamanda tükenmişti. Seyirciler muhteşemdi. Ben de çok mutlu olmuştum.

Ayrıca anneannem İstanbullu olduğu için bize anlattığı çok güzel hatıralar vardı. Hatta anneannemin mutfağı ve yemek yapma biçimi çok eşşizdi.

Bir diğer deneyimim de İzmir Devlet Opera ve Balesi ile Efes’te büyük bir konser vermemdi. Türkiye’de yaptığım her konserde Aspendos’ta, Bodrum’da, Ankara’da  çok güzel konserler yaptık. Seyircilerle çok güzel bağlar kurduk. İnanılmaz yoğun, duygulu, coşkulu konserlerdi.

Zülfü Livaneli’yi büyük bir besteci ve diğer milletlere karşı büyük duyarlılığı olan bir insan olarak takip ediyorum. Bu dünyada barış ve mutluluğu önemseyen çok eğitimli bir insan.

- Türkiye’de birçok kez bulundunuz. Konserler verdiniz. Türkler ve Yunanlar arasında sizce fark var mı? Yemek kültürlerimize kadar her şey aynı ama..

Yunanlar ve Türkler seyirci olarak çok benzerler. İkisinin de iyi müziğe olan aşkları nedeniyle konserler de çok pozitif oluyor. Yunanistan ve Türkiye arasındaki tarihi benzerliklerin ve farklılıkların çok farkındayım. Ancak bu kadar çok benzerliğe, benzer mutfaklara sahip olduğumuz ve ‘biz insanlar’ iki ülkenin komşu olduğunu ve mutlu bir şekilde var olabileceğini umduğumuz için de ayrıca çok mutluyum. Barış elçisi olarak her iki ülkenin birlikte çalıştığını ve tüm sorunların ve farklılıkları çözmenin yollarını bulduğunu görmek benim için onur kaynağı. Kesin olarak bildiğimiz bir şey var ki müzik sınır tanımaz.